Saç Dökülmesi

Saç dökülmesi kadın- erkek hemen hemen herkesin yaşayabileceği bir sorundur. Saçlı deride ortalama 100 bin adet saç bulunmaktadır ve erişkinlerde yıkanma ve taramaya bağlı olarak günde ortalama 100-150 adet saç teli dökülebilmektedir. Bundan daha fazla olan dökülmeler saç dökülmesi olarak tanımlanabilir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında Dermatoloji uzmanına başvurmak en doğrusudur.
Saç dökülmesinin çok çeşitli nedeni olabilir. Saç dökülmeleri genetik olan ve genetik olmayan saç dökülmesi şeklinde ikiye ayrılır.Genetik olmayan saç dökülmeleri içinde mevsim geçişi, kötü beslenme, yorgunluk, ağır stresli durumlar saç dökülmesinin başlıca nedenleridir.Saç kaybının kendisi de stres düzeyini artırabilmekte vebir kısır döngüye neden olabilmektedir.
Özellikle hatalı yapılan dengesiz diyetler vitamin eksikliklerine neden olarak ve vücutta stres yaratarak dökülme yaparken, proteinden fakir beslenme saçlarda güçsüzlük, kırıklarda artış ve saç dökülmelerine yol açabiliyor.Sıkı diyetlere başladıktan yaklaşık 1-6 ay sonrasında saç dökülmesigörülmeye başlanıyor.
Demir eksikliği saç dökülmesinin başlıca sorumluları arasında yer alıyor. Diyetle yeteri kadar demir alınmaması veya demirin emiliminde sorun olan hastalarda saç dökülmesi şikayetine çok sık rastlanıyor. Diffüz yani tüm saçlı deriyi kapsayansaç kaybından yakınan kadınların genelinde demir eksikliği saptanmaktadır. Kansızlıkolmadan sadece demir depolarının azalması bile saç dökülmesine neden olabilmektedir.

Çinko, biotin, B12 vitamini, folik asit eksikliği ve D vitamini eksikliği de saç dökülmesineneden olmaktadır.Özellik tiroid bezi rahatsızlıkları (hipotiroidi, hipertiroidi) gibi çeşitli hastalıklarda da saç dökülmesi izleniyor.

Ağır cerrahi işlemler, yüksek ateşli hastalıklar, ağır geçirilen enfeksiyon hastalıkları ve bazen ağır bir gribal enfeksiyon durumları ve yüksek dozda A vitamini almak, kullanılan bazı ilaçlar (kalp/tansiyon ilaçları, kan sulandırıcılar, depresyon ilaçları, kolesterol düşürücü ilaçlar) saçta dökülme yapabilecek diğer durumlar arasında sayılabilir.
Hormonal değişiklikler özellikle doğum sonrasında gözlenen saç dökülmeleri, hamilelik hormonunun yerini tekrar östrojen hormonuna bırakmasıyla gerçekleşir. Genellikle doğumdan sonra 1-4. aydan itibaren başlayıp ve 6 aydan kısa sürer ve fizyolojik saç dökülmesi olarak adlandırılır. Bu dönemde saç dökülmesi olağan kabul edilir. Ancak uzun sürdüğü durumlarda dermatoloğa başvurmak gereklidir. Ayrıca menopozla birlikte de saçlarda dökülme sorunu gelişebiliyor.

Yanlış saç bakımve şekillendirme işlemleri uygulamakta saçlarda dökülme yapabilecek diğer nedenler. Çok sık saç boyatmak, saçı gereğinden fazla şampuanlamak, düzleştirici ve sıcak fön uygulamak saç kırılmalarına ve kopmalara yol açabilirken, saçların çok gergin bir şekilde çekilerek toplanması, alında ve temporal bölgede saç çizgisini geriye çekerek, traksiyonelalopesi olarak adlandırılan saç kayıplarına neden olabiliyor.

Saç dökülmesi genellikle tetikleyici faktörden 3-4 ay sonra başlar ve neden olan faktörler tedavi edildikten 6-12 ay sonra normale dönebilmektedir.

Kalıtsal saç kaybı en sık gözlenen saç dökülmesi tipini oluşturur. Bu dökülmede genetik yatkınlık ve androjen hormonlarının özellikle dihidrotestesteronun rol oynadığı gösterilmiştir. Kadın hastalarda özellikle saçların ön bölgelerinde seyrelme, akne, adet düzensizliği, tüylenmede artış gibi problemler olduğunda cinsiyet hormonlarının düzeyini kontrol etmek gerekmektedir. Kalıtsal saç dökülmesinin kesin tedavisi olmamakla birlikte altta yatan dökülmeyi artıracak faktörlerin ortadan kaldırılması ve tedavisi, ev ortamında destekleyici dermokozmetik ürünler kullanılarak ve saç mezoterapisi/PRP gibi doktor uygulamaları yaptırmak dökülme sürecini erteleyip, etkilenmeyen saçların korunması sağlanabiliyor. Saçların tamamen kaybolup kalıcı kelliğin oluştuğu durumlarda ise saç ekimi uygun kişiler için iyi bir tedavi yöntemini oluşturuyor.

Saç dökülmesi pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkan, oldukça sık görürdüğümüz bir sağlık problemi olduğundan çözüm için mutlaka bir uzmana danışılmalı ve nedenler tespit edilip tedaviye ondan sonra başlanmalıdır.